31 Mart 2012 Cumartesi

SİNEMADA İZLEDİĞİM FİLMLER – MART 2012

Şubat’taki Oscar filmleri bombardımanına oranla daha sakin bir ay geçirdik.Yine çok sayıda film vizyona girdi ancak kalite açısından orta seviyelerde kalındı diyebiliriz.Bu ay da geçen ay gibi 6 filmi sinemada izleme şansı buldum.Onlara bir göz atmakta fayda var.



J. Edgar : Çok uzun bir süre FBI Başkanlığı yaparak teşkilata büyük emekler veren ve ABD tarihini derinden etkileyen J. Edgar’ın hayat hikayesini konu ediniyor film.Yönetmen koltuğunda Clint Eastwood,başrolde ise Leonardo DiCaprio yer alıyor.Hayatını işine adayarak FBI'ın çehresini değiştiren bir adam J. Edgar.Etrafına korku salan büyük bir güç sahibi olmasına rağmen sakladığı sırları,söylediği yalanları ve özel hayatındaki seçimleriyle bir döneme damgasını vurmayı başarmış bir simge.Film J. Edgar’ın hayatındaki tüm olan biteni derleyip bize sunmaya çalışmış ancak vasatı aşamamış.Pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim.Hikaye tamamen FBI Başkanı olduğu dönemi kapsadığından konu ile alakası olmayanları,devlet işleri ve siyasetle ilgilenmeyenleri sıkan bir yapısı var.Federal yapıya ilginiz varsa ve o dönemleri merak ediyorsanız izleyin derim.Yoksa sizin için zaman kaybı olacaktır.Filmin yaşlandırma makyajları ise oldukça başarılı.Özellikle DiCaprio’nun gerçek yaşlılık hali herhalde bu filmdekine benzeyecek,çok etkileyici olmuş.








Sen Kimsin : Tolga Çevik sevenleri tarafından uzun süredir merakla beklenen bir projeydi Sen Kimsin.Özel bir dedektifin komik hikayesini konu alan film,fragmanıyla herkesi heyecanlandırmış ve eğlendirmişti.Ancak kendisini izlediğimizde koskoca bir hayal kırıklığı olduğunu gördük.Güldürmekten çok uzak vasat esprileri ve baştan sağma yazılmış rezalet senaryosu ile tahammül sınırlarını zorluyor gerçekten.Yarısında çıkılacak kadar kötü bir iş ortaya çıkmış.Bu kadar berbat bir yapıma para yatırmak israftan başka bir şey değil.Herhalde Tolga Çevik’in isminden yararlanırız diye düşündüler.Bu yüzden gişe kaygısı yaşamadılar.Eğer öyle düşünülmüşse bu kadar insanı aptal yerine koymuş oldular,helal olsun.Diyecek bir şey yok.Kısacası son yıllarda yapılmış en kötü Türk filmi.Verdiğim paraya acıdım.Gördüğünüz yerde koşarak uzaklaşın.










The Descendants – Senden Bana Kalan : Oscar öncesinde izlediğim,sinemalara geldiğinde tekrar tecrübe ettiğim,bu ayın başarılı işlerinden biri.Hawaii’li toprak zengini Matt King’in (George Clooney) özel hayatında sorunlar yaşadığı eşi,bir tekne kazasında ağır yaralanır ve komaya girer.Bu olaydan sonra Matt,hem sorun yaşadığı eşiyle hem de o zamana kadar yakın bir bağ kuramadığı iki kızıyla işleri yoluna koymaya karar verir.Ancak öğreneceği bir haber tüm hayatını değiştirecektir.İçine komedi öğeleri katılmış bir aile dramı olan The Descendants,ilgi çekici hikayesi ve sürükleyici yapısıyla seyredilmeyi hak ediyor.Başrolde iyi bir performans göstermediğini düşündüğüm George Clooney,aday gösterildiği En İyi Erkek Oyuncu Oscarı’nı alamamış olsa da film,En İyi Uyarlanmış Senaryo Oscarı’nı kapmayı başardı.Önceden dediğim gibi bu ayın güzel işlerinden biri.İzlemenizi tavsiye ederim.










The Woman In Black – Siyahlı Kadın : Bu ay izlediğim tek gerilim filmi.Başka da var mıydı bilemiyorum.Genç bir avukat olan Arthur Kipps (Daniel Radcliffe) çalıştığı hukuk bürosundaki işini kaybetmek üzeredir.Eşinin ölümünden sonra küçük oğluna bakmak zorunda olan Kipps’in önünde son bir şansı vardır:Müvekkillerinden birine miras kalan eski bir malikaneyi satmak.Ancak bu hiç kolay olmayacaktır çünkü malikane bir kadının hayaleti tarafından ele geçirilmiştir.Filmden farklı şeyler bekleyenlerin kocaman bir hayal kırıklığı yaşadığını söyleyerek başlayalım.Amerikan gerilim filmi klişeleriyle ağzına kadar dolu olan,vasatın altı bir iş çıkarılmış.Seyirci apansız fırlayan silüetler,aniden giren yüksek sesler gibi klasik korku filmi öğeleriyle gerilmeye çalışılmış.O bile doğru dürüst becerilememiş.Son derece içi boş ve gereksiz uzunlukta bir film kendisi.Tek güzel tarafı başarılı diyebileceğimiz görüntü ve sanat yönetimi.Onun dışında sayılabilecek iyi bir yanı yok.Paranızı daha verimli şeylere harcayın derim.








The Grey – Gri Kurt : İzlerken keyif aldığım filmlerdendi The Grey.Tamamen karla kaplı bir bölgeye düşen uçaktan kurtulanların,zorlu hava şartları ve vahşi kurtlara karşı verdikleri yaşam mücadelesi gerilimli bir atmosfer ile anlatılmakta.Başrolünde ünlü oyuncu Liam Neeson’ın yer aldığı The Grey, çaresizlik hissini son derece etkili bir biçimde yansıtmayı başarmış.Aşırı soğuk havanın hakim olduğu ve sürekli tipinin yaşandığı arazideki yaşam mücadelesi beni derinden etkiledi.Orada olsaydım ne olurdu diye çaresizce düşünmemi sağlamış olması filmin bu alandaki başarısını gösteriyor.Ayrıca filmdeki uçak kazası sahnesi şu ana kadar izlediklerim içerisinde en gerçekçi ve etkileyicisiydi.Yapımla ilgili tek sıkıntı yaşadığım nokta kurtların olduğu sahnelerdi.Bu bölümler biraz gerçekçilikten uzak olmuş,inandırıcı gelmeyen sahneler var.Belki daha az göze sokulsalar,daha görünmeden filmin içinde yer alsalar gerilim açısından daha iyi olurdu diye düşünüyorum.Genel olarak bakıldığında “olmuş” diyebileceğimiz filmlerden.Zevkle izledim.









50/50 – Şansa Bak : Daha dün gösterime giren,bizim için yepyeni bir film 50/50.Bir radyoda çalışan genç Adam (Joseph Gordon-Levitt),çok nadir görülen bir omurga kanserine yakalanır ve bütün hayatı değişir.Artık onu zor günler beklemektedir.Annesi,kankası,sevgilisi ve terapistiyle beraber yaşadıklarını atlatmaya çalışan Adam,yaşamıyla ilgili yeni şeyler keşfederek hayatta kalma şansının yarı yarıya olduğu bu amansız hastalıkla mücadele etmeye başlar.İzlerken duygusal anlamda zorlandığım ve rahatsız olduğum film,kanserin o acı yüzünü bize gösterirken olaylara esprili yaklaşmayı da ihmal etmiyor zaman zaman.Sıcak anlatımıyla sizi hüzünlendirip gülümsetiyor.Dostluğu,sevgiyi,ihaneti,mücadeleyi kısacası hayatta karşılaşabileceğimiz her şeyi tek bir potada sunabilmiş.Harika senaryosunun nasıl olur da Oscar’a aday gösterilmediğini hala çözebilmiş değilim.Muhakkak izlenmesi gereken,bu ayın etkileyici filmlerinden.






Onun dışında vizyona iddialı giren Hunger Games'e önyargımdan dolayı gitmedim.Çok fazla aksiyona kayacağını düşünüyorum.İzleyenler güzel oldğunu söylüyorlar.Onu da bir ara izlemeyi düşünüyorum.






2 yorum:

  1. Sen kimsin'in kötü olduğunu tahmin ediyordum. Verdğim paraya acımak istemiyorum.

    ufak bir adres değişikliğim var, bundan sonra;
    http://yoldaa.blogspot.com/ oldum pispapaz ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kötünün ötesinde.Aman diyeyim:)

      Yeni adresin hayırlı olsun,takibe aynen devam:)

      Sil