21 Kasım 2011 Pazartesi

STARCRAFT DESTANI – BÖLÜM 2

“Starcraft Destanı” yazı dizisinin ilk bölümünde oyun öncesi hikayeye ve Terran ırkının nasıl doğduğuna değinmiştim.Bu bölümde ise oyun öncesi hikayenin içinde yol almaya devam ederken,Protoss ve Zerg ırkının nasıl doğduğunu,Xel’Naga’nın ne olduğunu ve bu ırkların yollarının Terranlar ile nasıl kesiştiğini öğreneceğiz.Bakalım olaylar nasıl gelişmiş.



OYUN ÖNCESİ HİKAYE VE IRKLARIN DOĞUŞU:



PROTOSS VE XEL'NAGA
 


Protosslar nasıl doğmuş ve yolları diğer ırklarla nasıl kesişmiş ona bakalım.


"My life for Aiur"

Xel'Naga, galaksileri dolaşan ve seçtikleri ırkların belli genetik kapasitelerini artıran ya da onlara yeni yollar sunan bir ırktır.Onların ilk ve çok üstün olduklarına inanılır.Bu ırk son derece iyi huylu ve yapıcıdır. Bir şekilde Samanyolu Galaksisi'ne de yolları düşüyor ve bu sıralarda formda saflığın ideal bir ırk yaratacağını düşünüyorlar. Bu düşünceyle, zamanında uğraştıkları, galaksinin ucunda, yoğun ormanlarla kaplı Aiur gezegenindeki avcı bir ırkı uygun buluyorlar. Kabilesel bir gruplaşmaya sahip, fiziksel olarak hızlı ve güçlü olan bu ırkın, Xel'Naga'nın asıl ilgisini çeken özelliği, kendi aralarında içgüdüsel olarak kurdukları karmaşık psişik bağ oluyor. Xel'Naga, bu ırka yeteneklerini geliştirmek için öğretilerde bulunmaya başlar ve onlara Protoss yani ilk-doğan (first born) ismini verir. Protoss bu tanrıların öğretileriyle gelişmeye başlar fakat Xel'Naga bundan tatmin olmaz. Protoss'un çok daha büyük bir potansiyele sahip olduğunu düşünerek, evrimlerini hızlandırmaya karar verir. Bu sebeple yaptıkları, Protoss'un birden farkındalığa kavuşmasına sebep olur. Bu hızlı gelişimle, Protoss önce kendi arasında bozulmaya başlar, bir kısım kendini diğerinden daha üstün görür, kabileler yavaş yavaş ayrılır. Gittikçe bu ayrım artar, Protoss Xel'Naga'yı dahi küçük görmeye başlar ve ayrım öyle bir hale gelir ki, Protoss'un psişik bağı bozulur. Xel'Naga Protoss'u fazla zorladığına karar verip, Aiur'dan uzaklaşmaya başlar, uzaya çıkış teknolojilerini keşfetmiş Protoss bu "ihanete" karşılık saldırıya geçer ve bir kısım Xel'Naga gemisini yok eder, ancak kalanlar kaçmayı başarır.

Protosslar psişik bağlarını kaybettikten ve hızlı evrim sonucu aşırı gelişip güçlendikten sonra benliklerini yitirmişlerdir.Tam bir kaos ortamı oluşmuştur.Bu yüzden galaktik tarihte bilinen en kanlı ve şiddetli İç Savaş olan "Büyük Kavga" başladı. Sayısız nesiller boyu süren hiddetli savaşlarla Büyük Kavga gerçekte, birbirlerini terkedilmelerinden sorumlu tutmalarından ileri geliyordu. Protoss tarihindeki bu kayıp dönem hakkında çok az sayıda kayıt bulunmasına rağmen, İlk Doğanlar'ın acımasız katil lejyonlara dönüştüğü açıktır. Yüzyıllarca kardeşlerine anlamsız kin besleyen tüm Protoss nesilleri, geçmişteki efsanelerinden ya da atalarının paylaşmış olduğu ortak zihinsel bağdan bihaber yaşayıp öldüler. Kabileler arasındaki bu tarihi savaşlarda eskiden Aiur'un sahip olduğu dev kıtaların bile harap edildiği söylenir.

Bir zaman, Khas isimli bir genç Protoss yasak kabul edilmiş Xel'Naga öğretilerini çalışır ve onlardan kalan Khaydarin kristallerini ortaya çıkarır. Bu kristallerden gelen güç ve öğretilerin birleşimiyle, Khas, içgüdüsel olarak psişik linki hisseder ve bunu nasıl sebepsizce kaybettiklerini anlar. Aiur'u gezerek bu öğretileri tekrar yayan Khas, Khala diye anılan felsefeyi oluşturur, pek çok kabilenin katılımıyla, savaş dönemi sona erer ve Protoss arasında bir kast sistemi oluşur.


Khala, temel olarak değişmez bir davranış bütünlüğü sistemini tanımlamaya çalışan aynı zamanda Kabileler Sistemi'nden Sınıflar Sistemi'ne geçişi sağlan bir anlayış oldu. Değişim kabileler arasındaki eski düşmanlıklardan kalanları arındırmada yardımcı olmuş, yeni başlangıcın kabul görmesinde ve yaygınlaşmasını da hızlandırmıştı. Tüm Protoss kabileleri üç sınıfa ayrıldı; bunlar Judicatorlar, Khalailer, ve Templarlar 'dı.

Kıdemlilerden ve ileri gelenlerden oluşan Judicator sınıfı, Protoss'un Khala Kanunlarıyla yönetilmesinden sorumluydu. Judicator Topluluğu Conclave olarak bilinen küçük bir kıdemliler grubu tarafından yönetiliyordu. Protoss'un büyük çoğunluğunu ikinci sınıf olan Khalai oluşturuyordu. Khalai sınıfı Büyük Kavga'dan sonra anavatanlarını tekrar inşa etmeye çalışan tüccarları, bilim adamlarını ve işçileri simgeliyordu. Üçüncü sınıf olan Templar ise Aiur'un savunucuları olan ve Khala disiplininde zihinsel güçlerine tekrar kavuşmuş kutsal savaşçılardı. Conclave'in liderliği, Judicator'ın idarecileri ve silahlı Templar'ın istekli gücüyle Protoss kısa zamanda yıkık gezegenleri Aiur'u görkemli bir cennete dönüştürdüler. Gelişen refah düzeyinin liderliğinde kaybettikleri bilimleri ve çalışmaları yeniden keşfetmeleriyle yıldızlararası yolculuklara başlayıp birkaç yüzyılda galaksilerindeki yüzlerce gezegene yayıldılar ve medeniyetlerini buradaki gelişmiş ırklara taşıdılar. En sonunda bir zamanlar Xel'Naga' nın idaresindeki dünyaların sekizde biri kadarını ele geçirmişlerdi.

Khala'nın değişmez kurallarını daima koruyan Protoss, Dae'Uhl' un görevini, "Büyük Koruma" yı üstlendiler. Xel'Naga' nın eski geleneklerini sürdüren Dae'Uhl, Protoss'tan himayelerindeki daha küçük ırkların korunmasını istedi. Bununla birlikte Protoss, atalarının yaptığı gibi daha küçük ırkların evrimsel gelişimlerine müdahale etmeyi istemedi. Dış tehditleri tetikte bekleyip kimseye hissettirmeden korumalarına göz kulak oldular. Bu da onların Xel'Naga' dan farklı oldukları tek noktaydı. Bölgelerindeki çeşitli dünyalarda yüzlerce tür birileri tarafından yukardan korunduklarını bilmeden büyüyüp gelişmişti.

Öte yandan tüm Protoss ırkı Khala'yı kabul etmez. Bir grup Protoss Aiur'da kaçak olarak yaşamaya başlar. Bundan tek haberi olan, Judicator'ların oluşturduğu Conclave'dir. Conclave Adun isimli Protoss ve adamlarına, bu "tehdidi" ortadan kaldırmalarını emreder. Ancak genç bir Templar olan Adun, kendi ırkından olanları öldüremez ve onlara psişik fırtınalarla kendilerini saklamayı öğretir. Ne var ki, Khala'yı benimsemeden bu fırtınaları kontrol etmek imkansız olduğundan, bu yöntem işe yaramaz ve psişik fırtınalar Aiur'da pek çok yeri vurur ve kaçak kabileleri ortaya çıkarır. Bunun üzerine Conclave tekrar bir av ve savaş başlatır. Sonunda Conclave bu kaçakları yakalayarak emirlere itaat etmeyen Adun’la birlikte bir taşıma gemisiyle uzaya sürgüne yollar. Zaman içinde anavatanlarından sürgün edilen bu ırk Dark Templar olarak bilinir ve uzaya çıktıktan sonra Conclave’e olan öfkeleri nedeniyle Protoss'la aralarındaki psişik bağı sağlayan sinirleri keserler ve onlardan bir daha haber alınamaz .Uzun bir süre uzayda dolanan Dark Templarlar,üzerinde bir Xel’Naga tapınağı bulunan Shakuras gezegenine yerleşirler ve burayı anavatanları yaparlar.

Protoss, bölgelerinin yakınlarına insanlığın gelmesine sessizce tanık oldu. Bu gezgin ırkın kökenleri hakkında fazla bir şey bilmemelerine rağmen değişken ve kısa ömürlü insanların ilginç bir inceleme olacağını düşündü. Gelişmekte olan Terran kolonilerini izleyeli iki asır geçmişti. Terranlar Protoss sınırlarındaki bir düzineye yakın gezegende başarılı bir şekilde temel koloniler kurdu. Teknolojileri Protoss'a göre daha düşük olmasına rağmen yaşamaya başladıkları yerlere uyum sağlıyorlardı. Protoss, Terranlar’ın birbirleriyle sürekli kavga içinde olmasına rağmen teknolojilerini geliştirmeyi başarmalarını etkileyici buluyordu.

Xel’Naga öğretisi Dae'Uhl yani Büyük Koruma’yı Terran’lar üzerinde uygulamaya devam edem Protoss onların aslında nasıl da düşünmeden her türlü değeri tükettiğini fark etti.Terranlar gittikleri her yerdeki zenginlikleri tüketiyor ve ayrıldıklarında o bölgeleri bir çöl gibi bırakıyorlardı.Protosslar’ın öğretilerine ters olan bu duruma rağmen Dae’Uhl yüzünden Terranlar’ı koruyup izlemeliydi,onlarla temas kuramazdı.

Bir gün High Templar Tassadar’ın devriye gemilerinden biri uzayda canlı bir organizma topluluğu fark etti.Hemen incelemeye alınan bu topluluk bir işçi topluluğuydu.Protossların daha önce hiç görmemiş olduğu bu organizmaların beyinlerini Khaydarin kristalleriyle okudular ve bu organizmaların Terran’ı yok etmeye programlı olduklarını fark ettiler.Dehşete düşen Tassadar,Terranları korumak zorunda olduğundan hemen Koprulu Sekörü’ndeki insan kolonilerini geniş bir incelemeye aldı.


Bu sırada Protoss Conclave’i eğer bu organizmalar Terranlar'ı ele geçirirse tüm insanlığın yok edilmesi gerektiğini düşünüyordu.Tassadar ise buna kesinlikle karşıydı ve amacı Terranlar'ı bu sondan korumaktı.İnsan kolonilerini inceleyen Tassadar,Chau Sara isimli kolonide değişik hareketler tespit etti. Gezegenin bütün yer kabuğunun kalın ve toksik bir maddeyle kaplanmış olduğunu buldular. Yaratıklar pek çok insan kolonisini ya yok etmiş ya da kendilerine dönüştürmüşlerdi. Koloninin harap edilmesiyle dehşete düşen Tassadar, Terran' ın neden bu çaresiz kolonilerine yardıma gelmediğini merak ediyordu.

Kolonin kaderinden haberdar olan Conclave, Tassadar'a derhal tüm gezegeni yakması emrini verdi. Yakımın gezegendeki tüm yaşamı yok edeceğini bilmesine rağmen Tassadar,üzülerek emirleri yerine getirdi. Devasa Protoss savaş gemileri tüm silahlarını beklemeyen kolonilere ateşlediler. Pahalıya mal olan çabaları bu gezegendeki yaratık organizmalarını yok etmede başarılı olmuştu ama yakındaki gezegenlerin de işgal edilmeye başlamış olması kesindi. Tassadar, varsa bu gezegenlerin ve en ufak işgal edilme olasılıkları olan Terran kolonilerinin de yakılması emrini aldı. Filosunun rotasını ikinci işgal edilen dünya olan Mar Sara'ya çevirirken aldığı emirlerin ahlaki değerleri hakkında şüpheye düşmeye başlamıştı.

Protoss'un Chau Sara'daki ilk saldırısıyla tamamen şaşkına dönen Terran, Tassadar'ın filosunu durdurmak üzere hemen bir savaş filosu yolladı. Terran filosu, kolonileri Protoss'dan korumaya hazırlanırken Tassadar gemilerini geri çekiyordu. Kendi ikilemiyle mücadele verirken, Mar Sara'yı ya da onu korumaya çalışan filoyu yok etmeye niyeti yoktu. İnsanları nedensizce öldürmeden sadece yaratıkları ortadan kaldırabileceği bir yöntem aramaya başladı ve böylece hükümdarlarının soykırım emirlerine uymama kararı aldı. Terran alıcı menzillerinin dışında filosuyla birlikte yaratıkları ve insanları gözleyip beklemeye başladı. Ama bu sırada Mar Sara’yı ele geçirmeye başlamış ve kendilerine Zerg diyen ırk bu dünyaya sert bir saldırıya başlamıştı.



ZERG VE XEL'NAGA



Zergler nasıl doğmuş ve yolları diğer ırklarla nasıl kesişmiş ona bakalım.


Protosslar üzerindeki çalışmalarının onları aşırı egoist ve zihinsel bir ırk yapması başarısızlığının ardından Xel'Naga, formun değil, birliğin önemli olduğuna inanır ve özde saflığın peşinde koşmaya karar verir.Kafasındaki planları yeni bir ırkta 2. defa denemelidir.Bunun üzerine Zerus isimli, galaksinin çekirdeğinde bulunan ateş fırtınalarıyla savrulan kül-dünyaya giderler. Bu gezegendeki en basit, larva düzeyindeki yaratıklar olan Zerg ırkını ele alırlar. Bu ırk etrafını şekillendirmek için hiçbir yeteneğe sahip değildir, ancak genetik değişime açıktır. Xel'Naga'nın desteğiyle gelişen Zerg, önce Zerus'ta yaşayan diğer varlıkların vücuduna girmeyi, sonra belli hormonlarla başlayıp, içinde bulundukları yaratığı tamamen kontrol etmeyi ve nihayetinde bu kontrolü son seviyeye taşıyıp, yaratığın genetik özelliklerini değiştirip, bu genleri kendi gen havuzuna eklemeyi başarır.Bu yolla Zergler bir çok yaratığın genlerini ele geçirip kendi gen havuzuna aktarıp yeni özellikler kazanır.Bu sürekli devam eder ve Zergler sürekli yeni özellikler kazanarak inanılmaz bir güç elde eder.

Bir süre sonra Xel'Naga dehşet verici bir keşifte bulundu. Zerg'le birleşen yaratıklar başlangıçlarından birkaç nesil sonra tanınmayacak bir hal alıyordu. Bir şekilde Zerg, yaratıkların gizli evrim süreçlerini hızlandırıp kontrol edebiliyordu. Çeşitli yaratıkların hepsinde kalkan delici omurgalar, bıçak kadar keskin kol-bacaklar ve ultra kalın kabuklar geliştirmesine yol açan bir dizi aşamalı mutasyon gözlediler. Şaşırtıcı kısa bir zamanda tüm türler birleşip korkunç ve vahşi bir türü oluşturmuştu.


Bu gelişim sırasında Xel'Naga, Protoss'ta başına gelen yarattığı ırkın başına buyruk olma tehlikesini engellemek için Zerg'ü tek bir süper bilinç ile birleştirdi ve ona Overmind adını verdi. Overmind, tüm Zerg türlerinin içgüdülerinin birleşip toplandığı yarı-duygulu bir canlı haline geldi ve zamanla kişiliğin temellerini ve gelişmiş aklı oluşturdu.Zergler Overmind’ın emirlerine göre tek bir birlik halinde hareket ediyordu.Böylece başına buyrukluk meydana gelmiyordu.Overmind daha sonra Cerebrate adını verdiği yardımcı kolları yarattı.Bu kollar Overmind’dan aldıgı çeşitli emirleri farklı birimlere iletmekle görevliydi.Daha sonra Overmind Cerebrate’lere kendi yardımcılarını oluşturma yetkisi verdi ve onlar da bir alt kol olan Queen’leri yarattılar.Queenler mineraller toplayan droneları denetlemek ve ini korumak gibi görevlerle yetkilendirildiler.Daha sonra başka bir alt kol olan Overlordlar ortaya çıktı.
Zaman içinde Overmind, Zerus'u tamamen domine etti ve sürekli aradığı şeyi bekledi: gezegenden ayrılma gücü.Çünkü Zerg yakında Zerus’taki tüm yaratıklarla birleşecekti ve sürünün devam etmesi için yeni genler bulması gerekiyordu.Bu yüzden gezegenden ayrılmalıydı.Sonunda bir gün, uzayda dolaşan bir ırka telepatik telkinler yollayarak Zerus'a çekti ve bu ırkın uzayda gezebilme gücünü de aldı. 


Xel'Naga aslında yarattığı ırkın kendi sonu olacağını bilmiyordu.Uzayın derinliklerinde yavaş yavaş ilerlerken Overmind, Zerus'un göklerinde uğursuzca durduğunu düşündüğü güçlü Xel'Naga dünyası gemilerini fark etmişti. O ana kadar Overmind'ı sürekli gözleyen Xel'Naga, işitsel bağlarını koparıp kendini gizlemesinden endişe duyuyordu.Overmind,özündeki azgın delilikle artık uzayda dolaşabilen emrindeki Zerg sürülerini habersiz Xel'Naga 'ya gönderdi. Beklemediği saldırı karşısında tarihi ırk, sürekli artan Zerg saldırılarını püskürtebilmek için yapabileceği her şeyi denedi fakat çabaları yetersizdi. Zerg sürüleri güçlendirilmiş Xel'Naga gemilerinin omurgalarını hiçbir azalma belirtisi olmadan dalga dalga vuruyordu.

Xel'Naga ırkının büyük kısmı şiddetli Zerg kasırgasıyla sarsılırken, Overmind yaratıcılarının sahip olduğu bilgi ve kültüre ulaşmaya başardı. Binlerce sezgin varlığın bilgilerini kendininkilerle işleyerek tahmin edebileceğinden çok daha güçlü bir hal aldı. Kutsal Khaydarin Kristalleri'nin sırlarını öğrendi ve kristallerin enerjisini kendininkiyle birleştirdi. Xel'Naga' dan aldığı evrim ve genetik fizyolojiyle ilgili eşsiz bilgilerle Zerg türlerinin çoğunda bunları uygulama fırsatı buldu.

Kültürün tarihini dikkatle incelerken, eski ırkla bir şekilde ilişkisi olan pek çok türün farkına vardı. Xel'Naga her türle ilgili ayrıntılı bir genetik tarihçe tutmuştu ve bu Overmind'a hepsinin güçlü ve zayıf yönleri hakkında eşsiz bilgi vermişti. Hepsinden önemlisi Overmind galaksinin bir köşesinde aşırı güçlü bir ırkın, Protoss'un varlığını da keşfetti.

Protoss'un sahip olduğu fiziksel üstünlükle, kendi özsel birliğinin birleştiğinde mükemmelliğe ulaşacağını düşünen Overmind,Protoss gibi aşırı zihinsel bir ırkla baş edebileceğini düşünmüyordu,çünkü Protosslar’daki psişik güçler Zergler’de yoktu ve onlarla baş edebilmek için kendilerinin de bu tarz bir güce sahip olması gerektiğine inanıyordu.Bu yüzden özünde az da olsa psişik güç barındıran bir ırk bulup kendine katmalıydı ki Protoss’la mücadele edebilsin.Bu amaçla uzayın her köşesine izciler yolladı, bir yandan da artık sahip oldukları uzayda dolaşabilme yetenekleriyle sistem sistem dolaşıp karşılaştığı ırklardan beğendikleri özellikleri gen havuzuna katarak sürekli bir gelişim ve yayılım içine girdi.
Sonunda bazı izcileri geri döndü ve Overmind insanlık ırkında, sadece temel seviyede, istediği yeteneğin bulunduğunu fark etti; yeni hedefini belirlemişti.


Uzun yolculuğun sonunda Zerg sürüsü Terran Koprulu Sektörü'nün sınırlarına vardı. Gönderdiği devriyeyle insanların sektörde bir düzine farklı gezegene yerleştiğini buldu. İnsanlığı köleleştirme yolundaki planlarını Chau Sara'nın atmosferine yolladığı ana sporlarla uygulamaya başladı. Sporlar yavaş yavaş yüzeyde yayılarak gezegenin toprağını büyüme için hazır hale getiriyordu. İnsan kolonilerinin gezegenlerinin yüzeyindeki bu değişiklikten haberleri olmadan Zerg, yavaş yavaş yüzeyde garip yapılarını ve inlerini kurdu. Koloninin istilasına az bir zaman kala Overmind doymak bilmeyen yaratıklarını diğer gezegenlere yolladı. Gezegenin sakinlerine fark edilmeden yayılan Overmind elçileri, kısa zamanda Chau Sara, Mar Sara, Brontes ve Dylar IV üzerinde yayılmıştı.

Bu arada, uzayın soğuk derinliklerinde güçlü bir Protoss savaş gemisi filosu da Zerg istila birimlerine saldırmak üzere yoldaydı. Esrarengiz Protoss'un gücünü sabırsız bir şekilde merak eden Overmind ilk istilaya müdahele etmelerine izin verdi. Asıl savaşçılarını geride tutarken Protoss'un Chau Sara'daki koloniyi yok etmesini seyretti.İn sporlarının gezegeni zaten mahvettiğini bilen Protoss ise daha fazla istilayı önlemek için gezegeni yakıp kül etti.

Daha sonra Protoss’un Mar Sara’ya ilerlediğini izledi Zerg.Ancak Protoss buraya herhangi bir saldırı yapmadan geri döndü.Bu geri dönüşten sonra Zerg,Mar Sara’ya saldırdı.

4 yorum:

  1. HARİKA BİR YAZI DİZİSİ OLMUŞ, OLDUKÇA BEĞENEREK OKUDUM

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düşüncelerin için çok teşekkür ederim.Starcraft 2 yazılarımı okuma şansın oldu mu?

      Sil
  2. Devam yazıları içinde düşüncem aynı hızla hepsini okumaya devam ediyorum... Mükemmel

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yorumunuzu aynen yeni sitemdeki aşağıdaki linke taşıyabilir misiniz?
      http://pispapaz.com/2011/11/20/starcraft-destani-bolum-2/

      Sil